"D-E" harfleriyle baslayan atasözleri
D
Dag basi dumansiz olmaz.
Tabiatlari geregi dag baslari genellikle dumanli olur. Nasil dag baslarindan duman eksik olmazsa, toplumda yüksek mevkilere, makamlara çikan ve sorumluluk alan kimselerin basinda da dert eksik olmaz.
Dag daga kavusmaz, insan insana kavusur.
Insanlar gezen, dolasan, hareket eden varliklardir. Bir yerden kalkip baska bir yere gidebilirler. Arkadaslar, dostlar, tanidiklar birbirlerinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, günün birinde, bir yerde karsilasabilirler; hatta hiç karsilasmayacaklarini sanan insanlar dahi birbirlerine kavusabilirler.
Dag ne kadar yüce olsa yol (onun) üstünden asar.
1. Güçlünün daha güçlüsü, yetkilinin daha yetkilisi, yönetilmez sanilanin bir yöneteni vardir. 2. Çözümü güç meselelerin, yenilmesi imkânsiz gibi görünen zorluklarin da üstesinden gelinebilecek bir yol vardir. Yeter ki gerekli azim, sabir ve cesaret gösterilsin, yilginliga düsülmesin.
Damlaya damlaya göl olur.
Her çok azdan olur. Küçük ve önemsiz seyler birikerek büyük seyleri meydana getirirler. Bunun için küçüktür, azdir, önemsizdir deyip hiçbir sey hor görülmemelidir; bunlarin önemi bilinmeli, çarçur edilmemelidir.
Danisan dagi asmis, danismayan (-in) yolu sasmis.
Kimi meseleler vardir ki, insanin onu tek basina halletmesi mümkün degildir. Bu durumda yapacagi tek sey, bilmedigi seyler hakkinda uzmanlara basvurmak ve onlardan bilgi almaktir. Bu durumda, isleri kolaylasacak, güçlükleri zorlanmadan yenecektir. Aksine hareket etmek, bilene sorup danismaktan kaçmak, isleri zorlastiracak, insani çikmazin içine itecektir.
Dari unundan baklava, incir agacindan oklava olmaz.
Her isin kendine has araç ve gereci vardir. O isten saglikli bir sonuç alinmak isteniyorsa uygun olan araç ve gereç kullanilmalidir. Kötü, uygun olmayan araç ve gereçlerle iyi bir sey, kaliteli bir ürün alinamaz.
Davul dengi dengine çalar.
Bir iste çalisacaklar, dostluk ve arkadaslik kuracaklar, özellikle de evlenecek olanlar her bakimdan (zenginlik, makam, aliskanlik, karakter vb.) kendilerine uygun kimseleri seçmelidirler. Aksi takdirde kisa zamanda anlasmazliklar baslar, kurulan iliskiler bozulur.
Davulun sesi uzaktan hos gelir.
Içindekilere hiç tat vermeyen, onlari rahatsiz eden kimi isler vardir ki uzakta olanlara kolay, hos ve sevimli gelir. Ne zaman ki isin içine girerler, iste o zaman gerçegi görüp yanildiklarini anlarlar.
Degirmen iki tastan, muhabbet iki bastan.
Birlikte is görmek, birlikte yolculuk etmek, birlikte yasamak isteyen kari-koca gibi insanlar arasinda öncelikle bir uyumun olmasi sarttir. Bu uyum da karsilikli saygi ve sevgi temeline dayanir. Tek tarafli sevgi ve saygi uyumu saglamaya yetmez, ortada düzen diye bir sey kalmaz, kurulan beraberlikten de hayir gelmez.
Deli deliden hoslanir, imam ölüden.
Kisiler, her bakimdan (mevki, yas, fikir, duygu, egitim v.b.) kendilerine benzeyen, uygun olan ya da yarar yaglayabilecekleri kimse ve seylerden hoslanip onlara yaklasirlar.
Deli ile çikma yola, basina getirir (gelir türlü) belâ.
Kavrayisi kit, akilsiz, asiri davranislari olan kimselerle ne ise girilir, ne de yolculuk edilir. Buna kalkisan basina türlü dertler alir, çok zarar görür.
Deliye her gün bayram.
Akli kit, kavrayisi az, sorumluluk nedir bilmeyen, hiçbir seyi kendisine dert edinmeyen, istedigi isi yapip istedigi yerde dolasan, ne kazanip ne kaybettiginin farkinda olmayan kisinin hâli tipki bir delinin hâli gibidir. Onun için günlerin birbirinden farki yoktur, hemen her gününü bayram nesesi içinde geçirir.
Demir nemden, insan gamdan çürür (Duvari nem, insani gam yikar).
Bir demirin paslanip niteligini kaybetmesine nasil nem sebep oluyorsa bir insanin yipranmasina, çöküntüye ugramasina, için için erimesine, harap olmasina da üzüntü, sikinti ve çesitli dertler sebep olur. Bu bakimdan insan her olur olmaz seyi kendisine dert edinmemelidir.
Demir tavinda dövülür.
Demirin istenilen biçime sokulabilmesi, çekiçle dövülüp islenebilmesi için önce ateste isinip kizarmasi, yumusamasi gereklidir. Bunun gibi her isin yapilmasi, o isten iyi netice alinmasi için de en uygun zamani kollamak ve bundan yararlanmak gereklidir.
Denize düsen yilana sarilir.
Son derece tehlikeli bir durumla karsi karsiya gelen, çaresiz kalan, kurtulus için bir çikar yol bulamayan kisi, bu kötü durumdan kurtulmak için her türlü yola basvurur. Öyle ki, en tehlikeli seylere bile sarilmaya çalisir, onlardan yardim bekler. Çünkü hiçbir tutar seçenegi kalmamistir.
Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Her derdin, müskülün, güç ve sikintinin altindan insanin tek basina kalkmasi mümkün degildir. Böyle kötü bir durumda bulunan kisi, içinde bulundugu bu durumu kendisine yardimi dokunacak kimselere, yakinlarina açmalidir. Derdine ancak bu sekilde çare bulabilir, sikintilarindan kurtulup rahatlayabilir.
Dertsiz bas (kul) olmaz.
Hemen herkesin az veya çok bir derdi vardir. Dertsiz insanin düsünülmesi mümkün degildir. Insan bunu bilmeli ve karamsarliga kapilmadan dertlerini azaltmaya çalismalidir.
Dervisin fikri ne ise, zikri de odur.
Bir insan ne düsünüyor, gönlünden ne geçiriyorsa, bunu hareket ve sözleriyle belli eder; açiga vurur. Devamli kafasinda ve gönlünde tasidiklarinin gündemde kalmasini ister.
Destursuz baga girilmez (gireni sopa ile kovarlar).
Izin alinmadan girilmeyecek bir yere girmeye, yapilmayacak bir isi yapmaya kalkan kimse, bunun cezasini fazlasiyla çeker.
Deveden büyük fil var.
Hiçbir insan sahip oldugu makamin büyüklügü, elindeki yetki ve imkânlarin genisligi ile övünmemeli, bunlara sirtini dayayarak büyüklenmemeli, kimseyi hor görmemelidir. Çünkü ondan büyügü ve üstünü her zaman vardir.
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.
Tamah, açgözlülük insani küçük çikarlar pesinde kosturur; onu tehlikelere iter, felâketlerle karsi karsiya birakir ve zarar görmesine yol açar.
Devletin mali deniz, yemeyen domuz.
Kimi vatan haini, rüsvetçi, menfaatçi kimseler soygunculugu kural edinmislerdir. Bunlara göre devletin mali çalip çirpmakla, yemekle tükenmez; bir yolunu bulup da bu maldan asirip yararlanmayandan daha budala kim olabilir.
Dibi görünmeyen suya girme.
Iç yüzünü iyi bilmedigin, anlamadigin, ögrenmedigin, bir ise girisme; yoksa tehlikeye düsüp zararli çikabilirsin.
Dikensiz gül olmaz.
Hosumuza giden, bizi sevindiren, fayda temin ettigimiz hemen her güzel seyin kusurlu, eksik ve kötü bir yani da bulunabilir. Eger bunlari elde etmek istiyorsak, hosa gitmeyen ve bize sikinti veren bu yanlarini da hos görmeliyiz.
Dilim seni dilim dilim dileyim, basima geleni senden bileyim.
Insanlarin basina kimi felâketler, sikintilar da çok kez dilleri yüzünden gelir. Dilini tutmayan, ne zaman ve nasil konusacagini bilmeyen insanlarin baslarina belâ geldigi ve bu yüzden pismanlik duyduklari çok görülmüstür.
Dilin cismi küçük, cürmü büyük.
Konusma organimiz olan dil, küçük hacimli bir nesnedir. Küçük olmasina küçüktür ama büyük suçlar onunla islenir. Kimi zaman sarf ettigi kötü sözler insanin basini belâya sokup felâketini hazirlayabilir.
Dilin kemigi yok.
Dil kolayca her yana dönebilir. Bu özellige sahip olan dilde, her türlü kelimeler de kolayca çikar; insan dogru olmayan, birbiriyle çeliskili sözleri söyleyebilir; önce söyledigini sonra inkâr edip baska sekle çevirebilir.
Dinsizin hakkindan imansiz gelir.
Acimasiz, kötü, insafsiz ve ahlâksiz bir kisinin hakkindan ancak ondan daha kötü bir kisi gelebilir.
Dogmadik çocuga kaftan (don) biçilmez.
Daha ihtimal dahilinde olan, henüz ne olacagi belli olmayan, ele geçmeyen, ortaya çikmayan bir sey için önceden hazirlik yapmak ve kesin karar vermek dogru degildir. Çünkü bekledigimizin aksine bir durumla karsilasip zarar görebiliriz.
Dogrunun yardimcisi Allah`tir.
Hak ve adaletten kopmayan, islerinde dogruluktan ayrilmayan kisiye Yüce Allah her zaman yardim eder.
Dogru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Özellikle çikarlarini düsünen insanlarin çogaldigi, fedakârligin azaldigi yerlerde yalan dolan, hile, ahlâksizlik artar ve insanlar iki yüzlü olurlar. Böyle bir ortamda dogru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakinmadan herkesi elestiren kisiyi kimse sevmez. Herkes onu kinar, yanindan ve yöresinden uzaklastirmaya çalisir. Çünkü bu kisi dogru sözleriyle ahlâksizlik üzerine bina edilmis menfaat düzenini bozmaya çalisir ve çok kimseyi rahatsiz eder. Dolayisiyla çikarlari zedelenen, kusurlari yüzüne söylenen, ikiyüzlülükleri yüzlerine çarpilan insanlar tarafindan hor görülüp kovulurlar.
Dogru söz (agidan) acidir.
Kimi insanlara (özellikle yalanci, çikarci, ahlâki bozuk) kusurlarini, yanlislarini, düzensizliklerini, yolsuzluklarini ortaya çikaran sözleri yüzüne karsi söylemek çok aci gelir. Çünkü çoklukla bu tür insanlar ya açiklarinin ortaya çikmasini istemezler ya da dogru sandiklari hareketlerinin yanlis oldugunu kabul etmezler.
Dokuz at bir kaziga baglanmaz.
1. Her tedbir, tehlikenin büyüklük orani düsünülerek alinmalidir. Gücü büyük olan tehlikelere küçük ya da zayif tehlikelerle önlenemez. 2. Bir isin basina, birbiri ile anlasmasi mümkün olmayan birden çok yetkili kimse getirilmemelidir. Çünkü her biri bir yana çeker, anlasamaz ve birbirlerine düserler. Isi aksatip geciktirirler.
Dolu bardak su almaz.
Bilinmeli ki, her insanin kaldiracagi, tasiyacagi bir yük vardir. Eger bu yükten fazlasi kendisine yüklenir ve tasimasi istenirse verimli bir sonuç da umulmamalidir. Çünkü gücünün üstündeki bir yükün altindan yikilip kalmasi, çöküp ezilmesi kaçinilmazdir. Bu bakimdan her kisiye ancak yapabilecegi bir isi yüklemek lâzimdir.
Dolu küpün sesi çikmaz.
Bk. “Bos fiçi çok langirdar.” Domuz derisi post olmaz, eski düsman dost olmaz.
Islâm dinine göre domuzun her seyi pistir. Eti haramdir, beslenmesi yasaktir. Bu nedenle onun derisi de kullanilamaz. Üstünde namaz kilinamadigi gibi oturulamaz da. Eski düsman da domuz derisi gibidir. Ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, yakinlik gösterirse göstersin ona güvenilemez; dostluguna inanilamaz. Hiç ummadigimiz bir zamanda bize kötülük yapabilir. Çünkü kolay kolay düsmanlik duygulari silinmez.
Dost aci söyler.
Dost sevilip güvenilen, yakin arkadas, gönüldas, iyi görüsülen kimsedir. Dostlar hiçbir çikar kaygisi gütmeden yaklasirlar insana. Düsman kimselerin aksine, insanin iyiligini isterler. Sevinci paylastiklari gibi üzüntüyü de paylasirlar. Bu bakimdan dostlarimiz olanlar eksikliklerimizi, kusurlarimizi, yanlisliklarimizi yüzümüze karsi söylemekten çekinmezler. Bizi memnun etmek için degil dogruyu göstermek için konusurlar. Amaçlari bizi düzeltmek, aci da olsa gerçegi yüzümüze söylemektir. Bu bakimdan iyiligimiz için söyledikleri sözlerden ötürü onlara kirilmamaliyiz.
Dost basa bakar, düsman ayaga.
Temiz giyinip kusanmak hem dost, hem de düsman için oldukça önemlidir. Bu durum basimizi yukarida görmek isteyen dostlarimizi sevindirecek, ayagimizin kaymasini bekleyen düsmanlarimizi da kahredecektir.
Dost dostun eyerlenmis atidir.
Hakikî dost, dostunun en sikisik zamaninda yardimina kosmaya hazir durumda bekler.
Dost ile ye, iç; alis veris etme.
Her türlü alis verisin temelinde çikar yatar. Dolayisiyla çikarlarin çatistigi yerde tatsizliklarin bas göstermesi, giderek de dostlugu bozmasi mümkündür. O hâlde dostluklarini sürdürmek isteyen kimseler birbirleriyle alisveris yaparken ya çok dikkatli olmali, ya da alisveris yapmaktan mümkün oldugunca kaçinmalidirlar.
Dost kara günde belli olur.
Varlikli, iyi, güzel ve mutlu günlerimizde bizimle dostluk kuran, arkadaslik eden, yanimizdan ayrilmak istemeyen çok olur. Herkesin mutluluktan bir pay almaya çalistigi böyle günlerimizde, etrafimizdaki bu kisilerin hepsine gerçek dost diyebilir miyiz? Kuskusuz hayir. Bu ancak islerimizin kötü gittigi, üzüntülerimizin arttigi, felâketlerin bizi bogmaya çalistigi günlerimizde belli olur. Iyi ve mutlu günlerimizde oldugu gibi, bizi kara günlerimizde de yalniz birakmayan, sikintilarimizi paylasan kisiler gerçek dostlarimizdir.
Dostluk baska, alis veris baska.
Alis verisin temelinde çikar, dostlugun temelinde ise fedakârlik yatar. Bunu bilip dost kalmak isteyenler alis verislerini arkadaslik iliskisinden ayri tutarlar. Bu kisiler arasindaki dostluk, birinin ötekine fedakârlik yapmasini gerekli kilmaz.
Dostun attigi tas bas yarmaz.
Dostun aci sözünden veya sert davranisindan bize kötülük gelmez. Biliriz ki, onun bu yaptigi bizim iyiligimiz içindir.
Duvari nem, insani gam yikar.
Bk. “Demir nemden, insan gamdan çürür.”
Dünya mali dünyada kalir.
Mal, varlik, servet, insanin hosuna gidecek durum ve sartlarin bütünü bu dünya içindir. Insan bunlarin hiçbirini öldükten sonra öbür dünyaya götürecek güçte degildir. Öbür dünyaya götürecegi ise iyilik ya da kötülükleridir. Bu bakimdan dünya malina fazla tamah etmemeli, kendisini sikintiya sokmamali, gerek kendisi ve gerekse baskalari için malini harcamaktan kaçinmamalidir.
Dünya Sultan Süleyman`a bile kalmamis.
Peygamber Hz. Süleyman, ayni zamanda büyük ve zengin bir hükümdardi da. Insan, cin, hayvan ve rüzgâr bile Allah`in izniyle onun hükmüne tâbi idi. Ancak o bile bu essiz egemenligine ragmen ölümden kurtulamadi, öbür dünyaya gitti. O hâlde ibret alinmali, bu dünyaya tamah edip bel baglanmamalidir.
Dünya tükenir, yalan tükenmez.
Dünyada yalancilari saymak mümkün degildir. Yalancilarin çoklugu, yalanin hemen her yerde barinmasina imkân hazirlamistir. Yalanin ortadan kalkmasi, insanlarin yalan söyleme aliskanliklarindan vazgeçmeleriyle mümkündür. Ancak bu da çok zordur, dolayisiyla yalan sürüp gidecektir.
Düsenin dostu olmaz, hele bir yol düs de gör.
Zenginligini, makamini, itibarini kaybeden ve bir felâketle karsilasan kisinin etrafinda kimse kalmaz; iyi, güzel ve mutlu günlerin dostlari birer birer kaybolur; çünkü çikar sagladiklari kaynak kurumustur. Bunun böyle oldugunu ise, ancak bu duruma düsen bilir.
Düsman düsmana rahmet (gazel, yasîn) okumaz.
Hiçbir zaman düsmandan bir yakinlik, yumusama ve bir iyilik umulup beklenmemelidir. O, eline firsat geçse kötülüklerin en beteriyle üstünüze yürür.
Düsmez, kalkmaz bir Allah.
Hayatta hiçbir sey oldugu gibi kalmaz. Hemen her sey degisip hâlden hâle girer. Saglikli bir insan hastalanabilir, zengin de yoksul düsebilir. Küçük imkânlar içinde olanlar büyük imkânlara kavustuklari gibi, büyük imkânlar içinde olanlar da ellerindekini yitirebilirler. Olumlu ve olumsuz tüm degismelerin disinda kalan sadece Yüce Allah`tir. Bu bakimdan insan kendini büyük görmemeli, elindeki imkânlarin sürekli varolacagini düsünüp de kibirlenmemelidir.
E
Ecel geldi cihana, bas agrisi bahane.
Her canli gibi insan da yasar ve ölür. Her insanin da Yüce Allah tarafindan takdir edilmis bir ömrü vardir. Insan bunu ne uzatabilir ne de kisaltabilir. Ecel saati gelen kimse bir nedenle ölür. Ancak ölüm nedeni olarak gösterilen hastalik, kaza gibi bir seyler aslinda bir bahanedir. Asil neden kisinin kendisine takdir edilen yasam süresinin dolmasidir.
Eceli gelen köpek cami duvarina iser.
Tutum ve davranislariyla herkesin nefretini kazanmis, büyük bir cezayi hak etmis ve çaresiz kalmis kimse, saskinliga düser; sanki hak ettigi cezanin biran önce uygulanmasini ister gibi daha büyük suçlar isler; kendisini yargilayacak kimselere çatar, onlari kötüler, öfkelerini üzerine çeker. Bütün bu hareketleri onu kötü bir sona ulastirir.
Eden bulur, inleyen ölür.
Bir durumun nasil sonuçlanacagi olayin gidisatindan bellidir. Birilerine kötülük yapmayi kural edinenler, yaptiklari kötülügün cezasini eninde sonunda görürler; bu dünyada olmasa bile öbür dünyada. Öte yandan inlemekten kurtulamayan agir hasta da ölür.
Egilen bas kesilmez.
Bize teslim olan, hatasini anlayip af dileyen, bize siginan kisi bagislanmalidir. Bu davranis Türk-Islâm geleneginin önemli bir kuralidir.
Egreti ata (el atina) binen tez iner.
Baskasinin malina, yetkisine ve gücüne güvenerek is yapan yari yolda kalir. Çünkü kisa bir süre sonra bunlari asil sahibine iade etmek zorunda kalacaktir.
Egri otur, dogru söyle.
Yalnizca seni ilgilendiren konularda özgür sayilabilirsin, sana kimse karisamaz; istedigin gibi yer, içer, giyinir ve oturursun. Ancak toplumu ilgilendiren konularda dogru konusmali, yalandan kaçinmalisin; eger çikar kaygisi ile yalan söyler, dogruyu egri diye gösterirsen toplumu ayakta tutan güven duygusunu sarsmis olursun.
Ekmeden biçilmez.
1. Verim alinmak isteniyorsa mutlaka emek ve çaba harcanmali; para yatirilmalidir. 2. Birine iyilik yapip fedakârlik göster ki, benzer sekilde karsiligini alabilesin.
Ek tohumun hasini, çekme yiyecek yasini.
Bir isten saglikli bir sonuç almak istiyorsan onu saglam temel üzerine oturt. Nitelikli tohumdan güzel ve bol ürün alindigi bilinen bir sey. Bunun gibi nitelikli insan, nitelikli araç ve gereçle iyi is yapilir; olumlu sonuç alinir.
Elçiye zeval olmaz.
Iki taraf arasinda uzlasma saglanmasi, bir isin bitirilmesi için birinin yanina söz götürmekle görevli kimse, götürdügü sözler ne kadar kötü de olsa, bu sözlerden sorumlu tutulamaz. Çünkü o sözleri söyleyen degil sadece iletendir. Bu bakimdan cezalandirilamaz.
El elden üstündür.
Bir kimse, kendisinden üstün olan bir baskasinin da olabilecegini bilmeli; “hiç kimse bu isi benden daha iyi yapamaz” dememelidir.
El el ile, degirmen yel ile.
Nasil ki bir degirmenin dönüp bugdayi ögütebilmesi için rüzgâra ihtiyaci varsa, insanin da birtakim ihtiyaçlarini karsilamasi, islerini görebilmesi için diger insanlara ihtiyaci vardir. Çünkü toplum hayati yardimlasma esasi üzerine kurulmustur, insan tek basina bütün isleri yürütemez ve basariya ulasamaz.
El elin esegini türkü çagirarak arar.
Hiç kimse, baskasinin içine düstügü derdi tam anlamiyla kavrayamaz. Çünkü üzücü olaylar sadece ilgili kimseleri kederlendirir, onlara aci verir. Bu bakimdan birinin derdine çare bulacak kimseler olayla ne kadar ilgilenseler de keyiflerini bozmazlar, derinden aci duyarak ise girismezler, acele etmezler.
El eli yikar, iki el de yüzü.
Toplu yasama biçimi herkese bir görev yükler. Bu görevlerin yapilmasi bir yandan düzeni saglar, bir yandan da sikintilarin ortadan kalkmasini. Dolayisiyla karsilikli yardimlasma esasina dayali bu görev iyilikleri çogaltir, toplumu güçlü kilar.
El için kuyu kazan, evvelâ kendi düser.
Baskasinin kötülügünü düsünen, bunun için tuzaklar kuran kimse, kurdugu tuzaga önce kendisi düser, hiç kimsenin yaptigi kötülük yanina kalmaz, ona yarardan çok zarar getirir.
El ile gelen dügün bayram.
Bir toplulugun hep birlikte ugradigi bir sikintiya yakinmasiz katlanilir; çünkü insanin sadece kendisi degil, herkesin sikinti içinde oldugu düsünülür.
El kazani ile as kaynamaz.
Baskasinin hazirladigi imkânlari kendi hesabimiza kullanarak is yapamayiz. Her en imkânlar geri alinip is yarida kalabilir, basarisiz olabiliriz.
El mi yaman, bey mi?
Bastakiler ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, asil güç halktadir; halk yöneticilerden her zaman agir basar.
El yarasi onulur (geçer, iyi olur) dil yarasi onulmaz (iyi olmaz).
Silâh, biçak, tas ve sopa ile açilan yara çabuk iyi olur. Ama aci sözlerin gönülde açtigi yara kolay kolay iyi olmaz. Çünkü hatirlandigi her an aci tazelenir ve kisiyi üzer.
Emanete hiyanet olmaz.
Bize güvenerek korumamiz altina birakilan seylere el uzatmamali, kötülük etmemeli, haince davranmamaliyiz. Böyle bir davranis ne dinimiz Islâm`a, ne de örf ve âdetlerimize yakisir. Bize düsen onlarin güvenine lâyik olmak ve emaneti titizlikle korumaktir.
Emek olmadan yemek olmaz.
Özenle ve çok çalismadan bir sey kazanip meydana getiremeyiz. Yiyip içmek, harcamak ve kisacasi yasayabilmek için haksiz bir yolla degil, alin teri dökerek kazanmamiz sarttir.
Er ekmegi er kursaginda kalmaz.
Mert, cömert olan insanlar gördükleri iyiligi unutmazlar; bunun karsiligini mutlaka bir gün öderler.
Erkek arslan disisinden kuvvet alir.
Toplum hayatinda kadinlarin yeri ve görevi asla küçümsenemez. Bu bakimdan erkekler daima arkalarinda güçlü bir kadinin destegine ihtiyaç duyarlar. Bu destege kavusanlarin basarilari daha da artar.
Er olan ekmegini tastan çikarir.
Çaliskan, namuslu, gücüne ve kendine güvenen kisi aç kalmaz; baskasina muhtaç olmamak için en zor islerde bile çalisir, her zorluga katlanir, rizkini arayip bulur.
Erteye kalan, arkaya kalir.
Bir is zamaninda yapilmali, baska bir zamana birakilmamalidir. Yoksa basarili bir sonuç alinamaz. Geç kalan, sirasini geçiren, erken davranmayan firsati kaçirdigi için o seyden fayda temin edemez.
Esirgenen göze çöp batar.
Titizlikle korunmak istenen, üzerine fazla düsülüp titrenen seye çoklukla bir zarar gelir. Bunu önlemek insanin elinde degildir. Bu bakimdan bir sey üzerinde gereginden fazla, asiri ölçüde durulup titrememelidir.
Eski dost düsman olmaz, yenisinden vefa gelmez.
Temeli çok eskiye dayanan ve devam eden dostluklar saglamdir. Kolay kolay bozulmaz. Çünkü dostlugu yasatabilmeyi basaran eski dostlar pek çok sikintili, aci ve tatli günleri birlikte paylasmislar; birbirlerine duyduklari güveni içinde olduklari zamana kadar tasiyabilmislerdir. Bu bakimdan kimi ufak tefek meseleler yüzünden birbirlerine düsman olamazlar. Öte yandan yeni dostlar arasinda ise böyle bir dostluktan söz edilemez. Çünkü birbirlerini yeterince denememisler, sikintilara ve acilara birlikte gögüs gerip tavirlarini tam olarak ortaya koyamamislardir. Dolayisiyla dostlugu olusturacak güven bagi henüz olusmamistir.
Esege altin semer vursalar, esek yine esektir.
Hiçbir yetenegi, bilgisi olmayan, kavrayistan ve faziletten yoksun kimse, hangi mevkiye geçerse geçsin, ne kadar yetki ve mal sahibi olursa olsun degerli ve saygin kilinamaz. Kisa zaman içinde gerçek kisiligini, bayagi ve kötü oldugunu tavir ve davranislariyla belli eden bu gibi kimselerin aslini kimi unsurlarla degistirmek mümkün degildir.
Esegini saglam kaziga bagla, sonra Allah`a ismarla.
Akil insan içindir. Insan önce aklini kullanarak islerinin iyi yürümesi için tedbir almali, sonra da tevekkül etmeli, yani o konuda yüce Allah`a güvenmelidir.
Esegin kuyrugunu kalabalikta kesme; kimi uzun, kimi kisa der.
Kimi islerimiz vardir ki onlari yalniz yapmamiz daha uygundur. Eger ona buna açar, sundan bundan fikir almaya çalisirsak her kafadan bir ses çikar; birbirine ters öneriler kafamizi karistirir, isin içinden çikmamiz da güçlesir.
Esek bile bir düstügü yere bir daha düsmez.
Içine düstügümüz kötü durumlardan, basimiza gelen felâketlerden ders almali, zarar gördügümüz ise bir daha bulasmamali, hata yapmaktan geri durup kendimizi korumaliyiz.
Esek hosaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini birakir.
Kavrayissiz, bilgisiz, kaba ve zevksiz kimseler bir seyin gerçek degerini bilemez; küçümser, anlamsiz bulup hiçler, güzellik ve inceligin farkina varamaz.
Etle tirnak arasina girilmez.
Ortaya çikan aile anlasmazliklarinda bir yani tutmak dogru degildir. Kari-koca, ana-baba ile evlâtlar birbirine çok yakin insanlardir. Bunlar kimi zaman birbirlerine darilip küsebilirler, ancak bu durum gelip geçicidir. Bunu firsat bilip onlarin aralarini açmaya çalismak yanlis, yanlis oldugu kadar da faydasiz bir davranistir.
Etme bulma dünyasi.
Surasi muhakkak ki, yaptigi kötülük hiç kimsenin yanina kalmaz; cezasini çoklukla bu dünyada çeker. Bu dünyada görmese bile, öbür dünyada mutlaka görür.
Ev alma komsu al.
Insanlar bir arada yasarlar. Dolayisiyla yakinlarinda oturan komsularinin iliskiler açisindan önemi büyüktür. Kötü komsular ile yan yana yasamak oldukça zordur. Kavgalara, gürültülere ve anlasmazliklara yol açar. Bu bakimdan, ev almadan önce, komsularin nasil insanlar olduklarini ögrenmek, incelemek her zaman yarar saglayacaktir.
Evdeki hesap çarsiya uymaz.
Bir is, bir sorun hakkinda önceden yapilan tasarilar, hesaplar ve plânlarin çoklukla hayat gerçeklerine aykiri düstügünü uygulamada açikça görürüz. Bu sebeple gelecege dönük hesaplarimizda bu gerçegi daima göz önünde bulundurmaliyiz.
Evi ev eden avrat, yurdu sen eden devlet.
Mutluluk havasi ancak düzenli, temiz, güzel ve ekonomik açidan rahat bir evde eser. Bunu saglayan da kadindir. Eger kadin becerikli, tertipli ve nazik degilse, yuva yasanilir bir yer olmaktan çikar. Benzer bir sekilde, içinde yasanilan yurdu sen eden de devlettir. Eger devletin basinda bulunanlar beceriksiz, zalim, hain ve kendi çikarlarini düsünen insanlarsa, bunlarin ülke insanini mutlu etmesi düsünülemez.
Evli evinde, köylü köyünde gerek.
Yasanan sosyal hayat bir düzeni kurarken, kisilere de toplumda uygun bir yer, bir is göstermistir. Dolayisiyla herkes buna uymali; hem kendinin, hem de toplumun rahatini ve düzenini bu sekilde saglamayi görev bilmelidir. Aksine bir hareket huzursuzluga ve kargasaliga yol açar.
|