" F -G-H" harfleriyle baslayan atasözleri
F
Fakirlik ayip degil, tembellik ayip.
Insanin kusur ve eksigi, ahlâkî yönü varlikla belirlenemez. Bu bakimdan yoksul olmasi, geçimini saglamakta güçlük çekmesi utanilacak bir durum degildir. Asil utanilacak durum ve davranis, gücü varken tembellik edip çalismamak ve yoksul düsmektir.
Fare (siçan) delige sigmamis, bir de kuyruguna (kiçina) kabak baglamis.
1. Yapamayacagi kadar agir bir is varken baska bir is daha yüklenmek son derece sakincalidir. Insan önce kendi isini yapip düzlüge çikmali, daha sonra baskalarinin yükünü omuzlamayi düsünmelidir. 2. Kendisi siginti durumunda iken yanina bir kisi daha almak yanlis ve tutarsiz bir davranistir.
Faydasiz bas mezara yarasir.
Mademki yasiyor, o hâlde bir ise yaramalidir insan. Ne kendisine, ne de etrafina bir yarari, bir kâri dokunmayan ve ona buna yük olan kisinin yasamasi ile ölmesi arasinda bir fark yoktur.
Fazla (artik) mal göz çikarmaz.
O an için ihtiyaç duyulmayan mal, ne kadar ve ne türden olursa olsun elden çikarilmamalidir. Hiç umulmadik bir günde ona gerek duyulabilir. Ayrica malin çok olmasinin kimseye bir zarari da yoktur.
Firsat her vakit ele geçmez.
Ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak gereklidir. Çünkü insanin karsisina çok seyrek çikar.
Fukaranin tavugu tek tek yumurtlar.
Yoksulun sansi hemen hemen hiç gülmez. Onun eline geçen imkânlar da öyle çok degildir. Imkânlari sinirlidir; bunun için, hangi ise el atarsa atsin, zengin gibi kazanamaz. Umdugundan fazla kazandigi görülmemistir.
G
Gafile kelâm, nafile kelâm.
Çevresindeki gerçekleri görmeyen, sezmeyen, bilgisiz, dalgin kimseye ne söylense kâr etmez. O, bildigi gibi hareket eder. Dolayisiyla ona söylenecek her söz bosa gider.
Gammaz olmasa tilki pazarda gezer.
Gizli-sakli, kanunsuz yollarla çikar saglamayi is edinen kimseleri, söz getirip götüren kimselerin varligi korkutur. Dolayisiyla bunlar yakayi ele vereceklerinden çekinerek, herkesin içinde öyle uluorta dolasamazlar.
Garip kusun yuvasini Allah yapar.
Kimsesiz, zavalli, yoksul ve güçsüz kisiye yüce Allah yardim eder. Hiç ummadiklari bir yerden kendilerine yardim eli uzanir ve darda kalmazlar. Yüce Allah onlari korur, gözetir ve mal sahibi yapar.
Gâvurun ekmegini yiyen, gâvurun kilicini çalar.
Kisi geçimini kimden sagliyorsa, kimin hizmetinde ise, ne kadar merhametsiz ve acimasiz olursa olsun, ne kadar fikirleri uyusmazsa uyusmasin onun yaninda olur; onun istediklerini yerine getirir.
Gelene git denilmez.
1. Kendiliginden gelen güzel bir seyi, faydayi geri çevirmek dogru olan ve yakisik alan bir sey degildir. 2. Gelenek ve göreneklerimize göre, kendiliginden gelen konugu kabul etmeyip geri çevirmek dogru bir davranis olmaz.
Gelen gidene rahmet okutur (Gelen gideni aratir).
Bir ise veya göreve sonradan gelen, orada daha önce çalisandan daha basarisiz ve geçimsiz olabilir. Dolayisiyla begenmedigimiz o eskiyi bize aratir ve “keske o gitmeseydi, o çok iyiydi” dedirttigi olur.
Gemisini kurtaran kaptan.
Tehlikeli, güç bir duruma düsüp de ortalik iyice karisinca kimileri kendi baslarinin çaresine bakarlar. Bunlar ne yapip yapip kurtulur ve iyi sonuca ulasirlar.
Gençligin kiymeti ihtiyarlikta bilinir (anlasilir).
Insanin gençligi göz açip kapayincaya kadardir. Ne olup bittigi pek anlasilamadan geçip gider. Insan ihtiyarlayinca söyle düsünür, yapilacak pek çok seyin varoldugunu fark eder. Ancak is isten de geçmistir. Çünkü bunlari yapacak ne gücü ne de zamani vardir. Iste o an, gençligin ve gençlik günlerinin ne denli kiymetli oldugunu anlar.
Gençlikte para kazan (tas tasi), kocalikta kur kazan (ye asi).
Gençlik, insanin en verimli çagidir. Güç ve enerji doludur. Insan iste bu dönemde çalisip para biriktirmeli, mal-mülk sahibi olmalidir. Çünkü ihtiyarlayip gücünü yitirdigi, çalisamadigi dönemde ona ihtiyaç duyacaktir. Elinde oldugu için de rahat yasayacak ve sikinti çekmeden gün geçirecektir.
Gidilmeyen yer senin degildir (olmaz).
Ulasip yanina varamadigimiz, kendisinden yararlanamadigimiz yer bizim olsa ne olur? Bizim dedigimiz yer, elimizde bizzat tutup kendisinden yararlandigimiz yer olmalidir.
Gidip de gelmemek, gelip de görmemek (bulmamak) var.
Bulundugu yerden uzaklara gidecek kimsenin geri dönmemesi, döndügünde de biraktiklarini bulamamasi mümkündür. Bu sebeple yola çikacak kisi bunu düsünmeli ve yakinlari ile helâllasmalidir.
Göge direk, denize kapak olmaz.
Öyle isler vardir ki, insanin gücünü ve imkânlarini asar; gerçeklestirilmesi mümkün degildir. Dolayisiyla bu tür islerle ugrasmak, bu yolda hayallere kapilmak bosunadir.
Gönlün yazi var, kisi var.
Hayat inisli çikislidir. Hayatin bu durumu insani etkiler. Dolayisiyla insanin bir günü digerine uymaz. Insan bazen iyimser, neseli, umutlu ve mutluluk doludur; bazen de kötümser, üzgün, nesesiz, mutsuz ve bezgindir.
Gönül bir sirça saraydir, kirilirsa yapilmaz.
Gönül; sevgi, istek, düsünüs, anma ve hatir gibi kalpte var sayilan duygu kaynagidir. Bu kaynak insani yeterince nazik ve içli kilar. Dolayisiyla kaba ve sert hareketler karsisinda fazla dayanamaz, çabucak incinip kirilir ve gücenir. Kirilan bir gönlü kolay kolay onarmak ve eski hâline getirmek de oldukça güçtür. Öyleyse etrafimizdaki insanlarla olan iliskilerimizde dikkatli olmali, gönül kirmaktan kaçinmaliyiz.
Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardir. (Kalp kalbe karsidir).
Insanlari bir araya getiren huy, zevk, aliskanlik, fikir ve inanç birligidir. Dolayisiyla bu insanlarin gönüllerinde de bir duygu birligi vardir. Biri öteki için ne düsünüyor ve ne hissediyorsa, ötekide beriki için benzer seyi düsünür ve hisseder.
Gönül ferman dinlemez.
Ne denli engel, ne denli yasak konursa konsun gönül sevdiginden asla vazgeçmez. Çünkü insanin gönlüne söz geçirmesi oldukça zordur.
Gönülsüz namaz göge (göklere) agmaz (Gönülsüz davara giden köpekten hayir gelmez).
Içten gelen bir istekle kilinmayan namazin kabul olunacagi her zaman süphe götürür. Benzer sekilde içten gelen bir heves ve sevkle yapilmayan isten de hayir gelmez. Insanlara zor kullanarak yaptirilan islerden verim alinamaz. Verim ancak sevilerek, zevk alinarak yapilan, islerden umulabilinir.
Gönülsüz yenen as, ya karin agritir, ya bas.
Istenmeden, zorla yenen yemek insana nasil dokunup zarar verirse (sindirim sistemini bozma, bulanti ve kusma yapma), zorla ve istenmeden yapilan is de benzer bir sekilde kötü ve hayirsiz bir sonuç verir.
Gön yufka yerinden delinir. (Ip inceldigi yerden kopar).
Hemen her is, olay, durum ve konunun zayif ve çürük bir yani vardir. Bu yanin bilinmesi, dayanma ya da çökmede oldukça önemlidir. Düsman bu zayif noktayi bulup yararlanmasini bilirse yenilgiyi kolay tattirir. Benzer sekilde bir zayif noktasini bulup saglamlastiranlar, düsmanlarinin zafer yolunu kapatmis ve güçlerini artirmis olurlar.
Görenedir görene, köre nedir köre ne?
Bir seye karsi takinilacak saglikli tavir, onu görmeye ve anlamini kavramaya baglidir. Görmesini bilmeyen, yeterli bir kavrayisa da ulasamaz. Dolayisiyla onun için hiçbir seyin anlami olamaz.
Gören gözün hakki vardir.
Kendisinden faydalanilan, elde de yeterince bulunan, baskalarinda bulunmayan yiyecek ya da imrenilecek bir seyden gören kimselere de mümkünse vermek gerekir. Çünkü göz görünce gönülde o seyi arzu eder.
Görünen köy kilavuz istemez.
Apaçik ortaya çikan belli gerçekler karsisinda duraksamak, ayrici bir açiklama yapmaya kalkismak yersizdir.
Gözden irak olan, gönülden de irak olur.
Ayri düsenlerin arasindaki sevgi de zamanla azalir. Çünkü insan, sevdigi kimseyle sikça görüsüp sevgisini ve muhabbetini tazeleme imkâni bulamaz. Dolayisiyla ilgi bagi kopar, yavas yavas da o kimseyi unutur.
Göz görmeyince gönül katlanir.
Yakinimizda bulunmayanlarin özlemine, acisina daha kolay dayanabiliriz. Çünkü bizden uzakta yasayan sevdigimiz bir kimseyle istesek de ilgilenemeyiz. Dolayisiyla görüsmekten umudumuzu keser ve ayriliga katlaniriz. Ama yakinimizda bulunan ve her gün gördügümüz kimseyle ilgilenmeden edemeyiz. Onun her zaman gördügümüz acisina da tahammül edip katlanmamiz oldukça güçtür.
Gözü tanede olan kusun ayagi tuzaktan kurtulamaz.
Gözü bir türlü doymayan, sürekli çikarini düsünen, onun pesinde kosan ve bu ugurda her türlü ise kalkisan kimse, yakasini tehlikelerden kurtaramaz; basina türlü belâlar gelir.
Gülme komsuna, gelir basina.
Birinin basina gelen kötü bir durum, gün olur senin de basina gelir. Basina gelen felâkete baskalarinin gülmesi seni nasil incitirse, senin baskalarinin kötü hâline gülmen de onlari incitir. O hâlde birilerinin basina gelen kötü durumdan ötürü, onlarla sakin alay etme.
Gülü seven dikenine katlanir.
Seven kisi, sevdigi kimse veya sevdigi is yüzünden basina gelecek sikintilara ses çikarmadan katlanir. Bilir ki, sevdigini elde etmek için birçok güçlüge gögüs germek, fedakârlikta bulunmak zorundadir.
Gün dogmadan neler dogar.
Yüce Allah`tan baska kimse yarinin ne getirecegini bilemez. Yarin birçok degisikliklere gebedir. Beklenmedik bir sirada umut verici durumlarla da karsilasma imkâni vardir.
Günes balçikla sivanmaz.
Açikça meydana çikmis, hemen herkesin bildigi gerçegi inkâr etmek, gizlemeye çalismak, yalan dolanla degistirmeye yeltenmek mümkün degildir. Buna güç yetirecek insan yoktur.
Günes girmeyen eve doktor girer.
Günesin insan sagligi açisindan önemi tartisma götürmez. Günesin girmedigi yerlerde mikroplarin daha çabuk çogaldigi, günes yüzü görmeyen insanlarin da daha çabuk soluklastigi bilinen gerçeklerdendir. Günes birçok hastaliga iyi gelirken, sagligin da bas koruyuculugunu yapar. Görülüyor ki günesli evde hastalik olmaz.
Güvenme dostuna, saman doldurur postuna.
Dost sandigi birtakim kimseler, çikarlari söz konusu oldugunda sana kolaylikla kötülük edebilirler. Üstelik bunu, senin onlara duydugun güvenden yararlanarak yaparlar. Bu bakimdan herkesi dost sanma ve onlara inanma.
Güvenme varliga, düsersin darliga.
Varlik gelip geçicidir. Kimde ne zaman, ne kadar duracagi belli olmaz. Bu bakimdan insan varligina, zenginligine güven duyarak öyle olur olmaz islere kalkismamali; har vurup harman savurmamali, tutumlu davranmalidir. Gelecekte islerinin kötüye gitmeyecegini, yoksul düsmeyecegini, darda kalmayacagini kim söyleyebilir?
Güzün gelisi yazdan bellidir.
Baslangiç ve gidisat bir isin nasil sonuçlanacagi konusunda asagi yukari bir fikir verir. Iyi baslamayan, sürekli aksayan, aksiliklerden bir türlü kurtulamayan isin olumlu sonuçlanacagi pek düsünülemez.
H
Haci haci olmaz gitmekle Mekke`ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye.
Bir iste asil olan iyi niyet, samimiyet ve içtenliktir. Bunlar olmadan bir isi görünüste ve seklen yapmakla o is gerçekten yapilmis olmaz. Böyle yapilirsa gerçekten iyi sonuç alinip amaca ulasilamaz.
Haddini bilmeyene bildirirler.
Hemen herkesin toplumda belli bir konumu, siniri ve yetkisi vardir. Bulundugu durumu söz ve davranislariyla asanlar sert bir karsilik görürler, cezalandirilirlar, yola getirilirler.
Hak deyince akan sular durur.
Bir meselenin çözümünde, bir anlasmazlikta adaletli ve tarafsizca davranilir, dogru yol tutulur, hakkaniyet gözetilirse hiç kimse bir sey söyleyemez, herkes verilen karari kabul eder.
Hak gelince, batil gider.
Kur`anikerim`deki “Hak geldi, bâtil zâil oldu” âyetinden yola çikilarak olusturulan bu atasözünde, “Hak”, Yüce Allah`in emri, hükmü anlamindadir; “bâtil” ise dogru ve gerçegin karsitidir. Dolayisiyla bir anlasmazlik sirasinda dogrudan ve gerçekten yana olunur, insafli ve adaletli hüküm verilirse, dogru ve gerçegin karsisinda olan zalimler çekip gitmek zorunda kalirlar.
Hak yerde kalmaz.
Gerçek, dogru, adalet, insaf ve hakli kazanç hiçbir sekilde yok edilemez. Kisinin hakki olan sey ya bu dünyada, ya da öbür dünyada kendisine verilir. Hakki hor görenler, çignemeye kalkisanlar, inkâr edenler büyük bir aldanis içindedirler.
Hak yerini bulur.
Haksizlik er veya geç ortaya çikar, bunun da hesabi kuskusuz sorulur. Suçlunun cezalandirilmasi, hakkiyla hakkinin verilmesi bu dünyada veya öbür dünyada mutlaka gerçeklesir.
Hamala semeri yük degildir (olmaz).
Insana kendi isi agir gelmez. Çünkü üstlendigi is ve sorumluluk yasadigi hayatin tabiî bir sonucudur.
Hamama giren terler.
Bir ise girisen kimse, o isin güçlüklerini, sikintilarini ve masraflarini göze almalidir. Çünkü bu isin durumunu, sorumlulugunu kendi istegiyle kabul etmistir.
Haramin temeli olmaz (Haramdan sifa olmaz).
Yüce Yaratici`nin yasak ettigi yollardan, emeksiz ve haksiz olarak bir seye el atip sahip olmak haramdir. Bu çesit kazanç insana ne tat verir, ne de yarar getirir. Kisi o seyden geregi gibi faydalanamaz, geldigi gibi çabuk gider, hayrini
göremez.
Harman dövmek keçinin isi degil.
Hemen her isin bir yapilma biçimi ve ustasi vardir. Agir, önemi büyük isleri öyle herkes yapamaz. Hele bu isler acemi kimselere hiç birakilamaz. Bu tür islerden iyi sonuç almak isteyenler, islerini mutlaka ehline vermelidirler.
Hastalik saglik bizim (insan) için.
Saglikli bir insan organizmasinda birtakim degisikliklerin ortaya çikmasiyla fizyolojik görevlerin aksamasi, dolayisiyla sagligin bozulmasi son derece tabiîdir. Bu sebeple, hasta olmamak için önceden tedbir almali, her halükârda hastaliga yakalanirsa da bunu büyütmemeli insan.
Hatasiz kul olmaz.
Hiçbir insan tam degildir. Her insan bilerek ya da bilmeyerek yanilip yanlisliga düsebilir, suç isleyebilir, günaha girebilir. Kusurlari bakimindan insanlara fazla yüklenmek dogru degildir. Önemli olan insanlarin hatalarini yüzüne vurmak degil, hatalarini azaltmada onlara yardimci olmaktir.
Hay`dan gelen, Hu`ya gider (Selden gelen, suya gider).
Sözün gerçek anlaminda “Hay” ve “Hû” Allah demektir. Yani Allah`tan gelen, yine Allah`a gider anlamindadir bu söz. Ancak halk arasinda mecazî bir anlam kazanmistir. Kolay ve emeksiz kazanilan seyler elden kolay çikar. Elde kalici olanlar, emek sarf edip alin teri dökerek kazanilan seylerdir.
Hayir dile komsuna, hayir gele basina.
Kim baskalari için iyi niyet besler, iyilik diler, hayir isterse, baskalari da onun için ayni seyleri düsünür. Kural o ki, iyilik ve kötülük karsiliklidir. Iyilik isteyen iyilik bulur, kötülük isteyen de kötülük.
Hayvanlar koklasa koklasa, insanlar söylese söylese ( konusa konusa) anlasir.
Insanlar konusarak birbirlerini daha iyi anlarlar. Çünkü konusma, anlasma yollarinin basinda gelir. Insanlar duygu ve düsüncelerini konusarak karsi tarafa aktarirlar, tartisirlar ve birbirlerini tanimaya çalisirlar.
Hayvan yularindan, insan ikrarindan tutulur.
Yular, bir hayvanin idare edilmesinde oldukça önemlidir. Bir yere döndürülmesi, çekilip götürülmesi, bir yere baglanip tutulmasi yular vasitasiyla olur. Bir insani ise sözü (ikrari) baglar. Verdigi sözden dönen kimse, itibarini da yitirmis sayilir. Ihbarini düsünen kimse sözünden caymaz. Eger cayarsa, bu kendisine hatirlatilir; sözünün istikametine yönelmesi istenir.
Hayvani yardan düsüren bir tutam ottur.
Bk. “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.”
Hekimden sorma, çekenden sor.
Bir hastanin ne çektigini, hekim degil hasta bilir. Çünkü ates düstügü yeri yakar. Bunun gibi bir derde düsenin, bir felâkete ugrayanin, sikintilar içinde kivrananin çektigi çileyi, ancak kendisi bilir, çare sunan, çözüm yolu gösterenler degil.
Hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma.
Sagligimizi yitirdigimiz, hastalandigimiz zaman kapisini çalacagimiz tek kisi hekimdir. Haksizliga ugradigimiz, can ve mal emniyetini kaybettigimiz yerde basvuracagimiz kisi de hâkimdir. Bu önemli iki kisinin bulanmadigi yerde oturmak son derece sakincalidir.
Her agacin meyvesi olmaz.
Etrafimizda yasayan insanlarin dis görünüslerine bakarak onlardan bir verim beklenmemelidir. Distan bize verimli gibi görünen nice insanin yararsiz oldugu, onlardan bir fayda gelmedigi çok görülmüstür.
Her agaçtan kasik olmaz.
Kimi nesne, is ya da durumun kendine has bir özelligi vardir. Bu bakimdan özelligi bulunan bir sey için herhangi bir malzeme, madde veya kimse kullanilamaz. Görünüse aldanmamali, uygun olan seçilmelidir.
Her çok azdan olur.
Çogun temelinde az yatar. Önce az olanlar, birike birike çogu meydana getirmistir. Bu bakimdan azlar önemsiz görülüp atilmamali, aksine sabirla bir arada tutulup biriktirilmelidir.
Her damardan kan alinmaz.
Insanlarin yapilari birbirine uymaz. Kimi iyi, kimi kötü huyludur. Kimi yardimsever, kimi bencildir. Bu sebeple herkesten yardim istenmez, istense de yardim gelmez. Su hâlde insan kimden yardim isteyecegini belirlerken dikkatli olmali, her önüne gelenden yardim istememelidir.
Her delige elini sokma, ya yilan çikar ya çiyan.
Hiç kimse içyüzünü iyi bilmedigi, yeterince incelemedigi, hakkinda bilgi sahibi olmadigi, denemedigi bir isi yapmaya kalkismamalidir. Yoksa kendini tehlikeye, altindan kalkamayacagi zararli sonuçlara atmis olabilir.
Her Firavun`un bir Musa`si olur.
Her zalimden toplumu kurtaracak, zalime yaptiklarinin hesabini soracak bir kurtarici mutlaka çikacaktir.
Her horoz kendi çöplügünde öter.
Herkes ancak kendi çevresinde bir deger tasir, kuvvet bulur ve sözünü geçirebilir. Çünkü asil yeri orasidir, baglilari çevresindedir, orada güvence altindadir, orada rahat etmektedir.
Her inisin bir yokusu vardir.
Hayatin akisinda hiçbir durum oldugu gibi kalmaz. Olumlu, olumsuzu, iyi, kötüyü, yükselme, alçalmayi; basari, basarisizligi kovalar. Bunun tersi de kaçinilmazdir. Bu bakimdan isleri bozulan, basarisizliga ugrayan kimse üzülmemeli; kötü durumunun devamli olmadigini bilmeli, umut var olmalidir.¡
Her isin basi saglik.
Insanin yapacagi her sey vücut sagligina baglidir. Saglikli olmayan kimse hiçbir is yapamaz. Bir is yapamayan, basarili olamayan kimse de yasadigi hayattan bir tat almaz; mutlu olamaz.
Her kasigin kismeti bir olmaz.
Her insanin talihi, kaderi bir degildir. Bu bakimdan kazançlarinin farkli olmasi da dogaldir. Bir iste kisiler ayni çabayi gösterseler, ayni emegi verseler de biri digerinden daha az kazanir. Çünkü kismeti o kadardir.
Herkes bildigini okur.
Insanlar çoklukla kendi akillarini begenirler. Dolayisiyla baskalari ne derse desin, onlarin düsüncelerine uymaktansa kendi düsüncelerine göre is yapmayi daha uygun bulurlar.
Herkesin arsinina göre bez vermezler.
Genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacina göre bozulamaz. Dolayisiyla bir durumun ölçülerimize göre gerçeklesmesini beklemek dogru degildir. Istenen ölçüde degil, gerektigi oranda yarar saglanacagi bilinmeli.
Herkesin ettigi yoluna gelir.
Bir kimse baskasina nasil davraniyorsa, baskalari da ona öylece karsilik verirler. Iyilik eden iyilik, kötülük eden de kötülük görür.
Herkesin tenceresi kapali kaynar.
Kimsenin durumu, içinde bulundugu yasayis sartlari baskalarinca geregi gibi bilinemez.
Herkesin yoruldugu yere han yapilmaz.
Bir yerde, bir düzende herkesin uymak zorunda oldugu genel kurallar vardir. Bunlar kisinin dilegi dogrultusunda degistirilemez.
Herkes kasik yapar ama sapini ortaya getiremez.
Herkes bir is yapar ama istenildigi kadar güzel ve kusursuz biçimde yapip da ortaya çikaramaz. Bunu becerenlerin sayisi da bir hayli azdir.
Herkes ne ederse kendine eder.
Kisi çevresine nasil davranirsa, çevresi de ona benzer sekilde davranir. Iyilik eden iyilikle, kötülük eden kötülükle karsilasir. Kisi, muhatap oldugu davranislarin sorumlusudur.
Her koyun kendi bacagindan asilir.
Herkes kendi davranislarindan sorumludur. Herkes kendi hatasinin cezasini kendi çeker. Hiç kimse baskasinin yaptigi bir hatadan ötürü hesap vermez.
Her kusun eti yenmez.
1. Herkes zorbaliga boyun egmez. Bu zorbaliga karsi gelecekler de vardir. Öyleleri çikar ki, seni alt eder, pisman bile olursun. 2. Kimi islerin altindan kalkmamiz mümkündür. Ama öyle isler de vardir ki, asla basaramayacagimiz islerdir. Öyle görünüse aldanip da o isin altina girmeyelim. Yoksa hiç ummadigimiz bir zarar görebiliriz.
Her seyin bir vakti var, horoz bile vaktinde öter.
Bir isten olumlu sonuç bekleniyorsa zamaninda yapilmalidir. Çünkü gerekli sartlar ve elverisli ortam o zamandadir. Bu bakimdan bir isi zamanindan evvel yapmaya kalkismak ne kadar zararliysa, sonraya birakmak da o kadar zararlidir. Bir iste acelecilik kadar, geç kalmislik da basarisizliga neden olur.
Her seyin yenisi, dostun eskisi (makbuldür).
Sürekli kullanilan esya yipranir, eskir, gözden düser, gittikçe de insana sikinti verir, yenisini aratir. Ancak dostluk böyle degildir. Dostluk eskidikçe güç ve deger kazanir. Çünkü birçok hatiralar birlikte yasanmis, birlikte birçok imtihandan geçilmis, baglar gittikçe saglamlasmistir. Eski dostluk içten oldugu için aranir, yeni dostluklar ise henüz gönüllerde köklesmedigi için pek makbul degildir.
Her yigidin bir yogurt yiyisi vardir.
Herkesin kendine özgü bir çalisma yöntemi, bir is yapma biçimi vardir. Çünkü kisilikleri, bilgileri, yetenekleri, yöntemleri ve yollari birbirinden farklidir.
Her yigidin gönlünde bir arslan yatar.
Herkesin kendine göre yüksek bir emeli vardir. Hoslandigi, sevdigi, kavusmak istedigi bu emeli devamli gönlünde tasir, onun özlemiyle yasar.
Her zaman gemicinin istedigi rüzgâr esmez.
Gerçeklestirmek istediginiz bir is için uygun sartlari dilediginiz anda bulmaniz mümkün degildir. Çünkü olaylar dilegimize göre olusmaz. Bu bakimdan firsat elimize geçtiginde ondan hemen yararlanma yoluna gitmeliyiz.
Her ziyan bir ögüttür.
Bilerek ya da bilmeyerek ugradigi her zarar kisiye ders olur. Kendisini bu duruma düsüren yanlis hareketi bulur, aynisini tekrarlamayarak dogabilecek baska zararlardan kendisini korur.
Hesapsiz kasap, ya biçak kirar ya masat (Hesabini bilmeyen kasap, ne satir birakir, ne masat).
1. Alacagini ve borcunu bilmeyen, gelirini giderini isine göre ayarlamayan kisi, elinde avucunda bulunani da kaybeder; zarara ugrar. 2. Önlemini iyi almadan, ne yapip edecegini iyi düsünmede, bir is girisiminde bulunan kisi, basariya ulasamaz; o is için gerekli olan imkânlari da yitirir.
Hirsizlik bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten.
Hirsizligin büyügü küçügü olmaz. Kisi bir ekmek de çalsa hirsiz olur, yavas yavas da hirsizligi meslek edinir. Kahpelik de benzer sekilde olusur. Bugün bir öpücük verip de bunu önemsemeyen kiz ya da kadin, yarin sokaklara düser. Dolayisiyla bir öpücük bir namus kirletmeye ve kahpelige kapi aralamaya yeter.
Hiddetle kalkan nedâmetle oturur.
Öfkeyle, kizginlikla hareket eden kisi ne yaptigini pek bilmez; sagi solu incitir, kirar. Kisa bir zaman sonra etrafa ve kendisine verdigi zarari anlar ve pisman olur. Ne var ki is isten geçmistir bir kere.
Hocanin (imamin) dedigini yap (söyledigini dinle), arkasindan gitme (yaptigini yapma).
Bir din görevlisinin anlattiklari dinin buyruklaridir. Ancak insan beserdir, sasar. O da hatali, kusurlu olabilir; hatta bile bile yanlis da yapabilir, söyledikleriyle yaptiklari birbiriyle çelisebilir. Bu bakimdan dikkatli ol; bu gibi yanlis yola sapmislarin pesinden, onlar dinin buyruklarini anlatiyorlar diye sakin gitme.
Hocanin (ögretmenin) vurdugu yerde gül biter.
Ögretmen ne yaptigini bilen adamdir. Eger bir ögrenciye vurmayi gerekli görmüsse, bunu mutlaka egitmek amaciyla yapmistir. Sakin ola ki, bu tavrindan ötürü ona darilip gücenmeyiniz. Tam tersine onun bu tavrindan ötürü sevininiz. Çünkü onun vurdugu yerde meydana gelen kizariklik, ögrencinin yarin yapacagi yanlisliklardan, edinecegi kötü aliskanliklardan kurtulusunun bir isareti olarak görülmelidir.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalir.
Yasanilmis, erisilmis, alisilmis bir durum veya makam yitirildikten sonra, yine o durum veya makamda gözü kalir insanin. Kisinin bu tutkusu ihtiyarlik, hatta ölüm hâlinde bile devam eder.
Horozu çok olan köyde sabah geç olur.
Karisani çok olan islerden güç sonuç alinir. Çünkü her kafadan bir ses çikar, herkes baska bir yol seçer, isin nasil yapilacagi konusunda kesin karar verilemez. Dolayisiyla böyle bir isi sonuca ulastirmak da oldukça güç olur.
Huy canin altindadir.
Bk. “Can çikmayinca huy çikmaz.”
Huylu huyundan vazgeçmez.
Dogustan gelen özellikler kolay kolay degistirilemez. Bunun için ne kadar ugrasilsa bostur. Çünkü, o huy biçimi, kisinin karakterinin ayrilmaz bir parçasi olmustur. Bunun için onu kolay kolay söküp atamaz.
|